aralıksız mı bilirdin nefes almaları?
cereyanların kavgası mı üşütürdü tenini?
yoksa
cam altlarında saklanan tüylü dostların gibi
ıslanarak mı ölmek isterdin bir defa olsun
dönmeyeceksin,
olmayacaksın,
bir rengin de kalmayacak
ne de tozların
hepsi savruldu çünkü,
içimdeki denize
dibe...
Thursday, February 28, 2008
Ph_1
Emin olun,
ta kendisiydi;
başkası değil,
bizzat tanışmıştınız
Dünya,
birinin dediği gibi müphem ve kinayeli bir varlık değil
eski ayinlerle yürüyen
İşte bu yüzden,
adını söyleyince
hiçbirşey anlayamadınız
Hızlı konuşur zira,
herşeyi bir çırpıda söyler.
pH
ta kendisiydi;
başkası değil,
bizzat tanışmıştınız
Dünya,
birinin dediği gibi müphem ve kinayeli bir varlık değil
eski ayinlerle yürüyen
İşte bu yüzden,
adını söyleyince
hiçbirşey anlayamadınız
Hızlı konuşur zira,
herşeyi bir çırpıda söyler.
pH
zmnsz
eskiden ilmekleri büyüktü günlerin
sağlamca sarılırdı akşamla sabah
şimdi ne akşamlar sabahı soruyor
şimdi ne akşamlar sabahı soruyor
ne sabahlar akşamı biliyor
vakit ya çok geç, ya erken
ertelemelerden geçilmiyor
beklentilere bağlı umutlar
zamanın girdabında seçilmiyor
çok tüketilir oldu zaman, yenilenmeksizin
yerine koymayı bilmez insan,
gider dönmeksizin
ama siz durmayın,
devam edin hissetmeye
nasılsa neşe de sizin,
hüzünlenmek de sizin
T'AIKA
Wednesday, February 27, 2008
dostuma
dostum,
göründüğüm gibi değilim.
görünüş sadece giydiğim bir elbisedir.
senin sorgularından beni,
benim kayıtsızlığımdan seni koruyan,
özenle örülmüş bir elbise.
benim içimdeki ‘ben’, dostum,
sessizlik içinde oturur,
sonsuzluğa dek kalacak orada,
doyulmaz, erişilmez.
ne söylediklerime inanmanı,
ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim
çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden,
yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim:
çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil,
deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.
denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın,
zaten anlamanı da istemem.
bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir:
böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini
vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım;
çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir,
ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin
görmemenden, duymamandan hoşnudum ben.
bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim
o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,
‘arkadaşım, yoldaşım’
ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’
çünkü cehennemimi görmeni istemem.
alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktır.
senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.
bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.
sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin;
ben de sen hoşnut olasın diye
bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim
ama içimden senin sevgine gülerim.
gene de gülüşümü göresin istemem.
bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın;
hayır sen eksiksizsin
ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum.
oysa ben deliyim.
ama gizliyorum deliliğimi.
bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
dostum,sen benim dostum değilsin,
ama ben bunu sana nasıl anlatacağım?
benim yolum senin yolun değil,
gene de birlikte yürüyoruz
elele.
h.cibran
kdnlr svnz
Subscribe to:
Posts (Atom)