Wednesday, February 27, 2008

dostuma


dostum,

göründüğüm gibi değilim.

görünüş sadece giydiğim bir elbisedir.

senin sorgularından beni,

benim kayıtsızlığımdan seni koruyan,

özenle örülmüş bir elbise.


benim içimdeki ‘ben’, dostum,

sessizlik içinde oturur,

sonsuzluğa dek kalacak orada,

doyulmaz, erişilmez.

ne söylediklerime inanmanı,

ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim

çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden,

yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.

‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim:

çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil,

deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.

denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın,

zaten anlamanı da istemem.

bırak denizimle başbaşa kalayım.

senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir:

böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öğle vaktini

vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım;

çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir,

ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin

görmemenden, duymamandan hoşnudum ben.

bırak gecemle başbaşa kalayım.

sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim

o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,

‘arkadaşım, yoldaşım’

ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’

çünkü cehennemimi görmeni istemem.

alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktır.

senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.

bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.

sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin;

ben de sen hoşnut olasın diye

bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim

ama içimden senin sevgine gülerim.

gene de gülüşümü göresin istemem.

bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.


dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın;

hayır sen eksiksizsin

ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum.

oysa ben deliyim.

ama gizliyorum deliliğimi.

bırak deliliğimle başbaşa kalayım.

dostum,sen benim dostum değilsin,

ama ben bunu sana nasıl anlatacağım?

benim yolum senin yolun değil,

gene de birlikte yürüyoruz

elele.


h.cibran

No comments: